MEHMET AKSEL'DEN

En önemli meselemiz "hala" eğitim

27.04.2023

Baktım; en son yazımı Diken’e 17 Şubat 2022’de teslim etmişim.

Pandemi günlerinde yazı yazmak bana çok iyi gelmişti.

Karım ve kızlarımla daha iç içe olmak paha biçilmezdi, ama günün sonunda yapacak bir işimin gücümün olmaması ve hayatın neredeyse durma noktasına gelmesi, hani denir ya hep, ‘İçim içimi yiyor’ bir hâle getirdi beni..

Derken birdenbire Erdal ve Harun sayesinde Diken’e yazma fırsatım oldu.

Yazmak bana tam da o ihtiyacım olan heyecanı verdi o durgun zamanlarda. Herkesin kendine farklı bir uğraş aradığı o günlerde, yazmak bana cuk oturdu.

Seneler içinde bazen yaşadıklarım ya da hissettiklerim ya da hayata dair söylemek, aktarmak ve hatta bazen bağırmak istediklerim oluyordu ve ben, davet edildiğim seminer ya da konferanslara kendimce iyi hazırlanıp konuşmalarla düşüncelerimi aktarıyordum dinleyenlere; ama yazmak çok çok çok farklıydı.

Düşündüklerimi başkalarına aktarmanın şekli bir yana, yazacaklarımı düşünürken zihnimde açılan yeni kapılar ve fikirler bile, hep meşgul ve mutlu etti beni.

Tek yanlışım

Galiba yazarken yaptığım (bence) tek yanlış ya da şimdi arkama bakınca “Keşke yapsaydım” dediğim tek şey, yazılarımın altına bir e-mail adresi koymamak ve okuyanlardan geri bildirim almamaktı. Erdal bana “Sen bilirsin” dediğinde nedense çok hoşuma gitmişti, ama zaman içinde insanların ne düşündüğünü (yazım hakkında değil de daha çok yazdığım konu hakkında) öğrenmek, hatta bazı akıllı (umarım) sorularına muhatap kalmak, nasıl söyleyeyim, hoşuma giderdi sanırım.

Şimdi değil yazacak, uyuyacak vakit bulamıyorum. Gerçekten, son bir aydır uyku ortalamam 4-6 saat.

Neyse…

Pandemi geçti, normal hayatımıza döndük (normal denebilirse), ve ben her zamanki gibi uyumaksızın ama keyifle mesleki eğitimle ilgili çalışıyorum yine.

Bence Türkiye’nin en en en en en önemli problemi eğitim, ama bunun içinde bir dal var ki mesleki eğitim, işte o içler acısı bir durumda.

İçeriği de yerlerde sürünüyor, algısı da; ne kıymeti var, ne de kıymet-i hakkiyesi.

Bazı eski yazılarımdaki ve konuşmalarımdaki ana konu hep mesleki eğitim oldu.

Bazen öneminden, bazen gereğinden, bazen içeriğinden, bazen de çeşitlerinden söz ettim.

İşte size 2 tanesi…

Mesleki Eğitim

İşsizlik Değil, Mesleksizlik

MSA ve sistem

Mutfak Sanatları Akademisi’ni (MSA) kurarken ya da MSA’nın DNA’sı dediğimiz sistemi oluşurken, sadece ve sadece, neyin yapılması gerektiğini düşünüyorsak onu yaptık, neyin daha faydalı olacağına inandıysak onu uyguladık ve neyi nasıl yaparsak sektörü (eğitim) daha ileri taşıyabiliriz, ona konsantre olduk. Ben ve tüm ekip arkadaşlarım.

Ne harcadığımız ya da harcayacağımız para umurumuzda oldu, ne de kazanacağımız para; tek odağımız, ‘olanın da daha iyisi olmak‘tı. Hâlâ da öyle.

Acımasızca denetlettirdik kendimizi uluslararası akreditörlere. Denetlendikçe öğrendik, öğrendikçe geliştik, geliştikçe de inanılmaz bir sistem oluştu kendi içinde, kendi kendine yürüyen.

Mezunlarımız hem meslek sahibi, hem iş sahibi, hem de mutlu oldu (Olmayan yok mudur, tabii ki vardır ama biz orana bakalım lütfen).

Türkiye’nin yeni bir mesleki eğitim sistemine ihtiyacı var

Ben ve tüm ekibim, MSA’da kurduğumuz ve 20 senedir su geçirmez bir şekilde işlediğini tecrübe ettiğimiz bu mesleki eğitim sistemini, bugünün ve yarının hangi mesleklerine uyarlayacağımızı çalışıyoruz uzun zamandır.

Şimdiden sonucundan emin olduğumuz, bize müthiş heyecan veren harika bir liste ve çalışma var elimizde.

Bugünlerde herkesin hemfikir olduğu konu, ülkemizde eğitimin tam bir dönüşüme ihtiyacı olduğu. 

El artırıyorum

Ben burada el artırıyorum ve diyorum ki ülkemizde bugün en çok mesleki eğitimde dönüşüme ihtiyaç var ve biz bunu nasıl yapacağımızı çok iyi biliyoruz; sonuçlarının her alanda hayalimizin ötesinde etkili olacağını ise şimdiden görüyoruz.

Öğrencinin zevkle öğreneceği ve mezun olduğunda özgüvenle icra edeceği bir meslek, ailesinin ise evladının hem yaptığı iş konusunda gurur, hem de geleceği konusunda güven duyacağı bir sistem.

Lokasyonundan altyapısına, yönetim sisteminden idari kadrosuna, eğitmen yetkinliklerinden eğitim içeriklerine, diplomasının değerinden uluslararası geçerliliğine, kültürel ve sportif alanlarından konaklama imkanlarına, staj lokasyonlarından endüstriyel bağlantılarına ve tabii ki insan kaynakları departmanından mezunlar departmanına, yani okul ile ilişki kurduğu ilk günden itibaren hayat boyu öğrencinin yanında olmaya, yakınında ve faydasına olmaya odaklı bir sistem.

Çok da ‘Evreka!’ dediğimiz bir durum yok aslında…

Eski tarihli bir yazımda MSA’nın müzesinden ve koleksiyon merakımdan bahsetmiştim ya, yazının içinde de sıklıkla aldığım objelerden ve efemeralardan bahsetmiştim ya.

Geçenlerde güncel müzayede kataloglarını incelerken tesadüfen üçüncü cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ın bir konuşmasının (yerini bulamadım) kendi el yazısıyla notlarını buldum ve şanslıyım ki bana kaldı ve aldım.

Hemen ertesi gün heyecanla tercüme ettirdim.

Şaşırıp kalınca, üstüne bir tane de internetten, TBMM arşivinden buldum ve okudum.

Bakın bakalım 75 yıl evvel, Celal Bayar’ın iki farklı konuşmasında eğitim nasıl ele alınmış ve daha o dönemlerde eğitimin en temel konu olduğunun altı nasıl da kuvvetle çizilmiş…

Okuyun, benim kadar heyecanlanacağınıza eminim.

Birincisi benden size armağan ve eski harflerle yazılmış notlardan.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın bir konuşması için hazırladığı el yazısı notları (toplam 9  sayfa)

1. sayfa

İlk öğretim, maarif sisteminin tamamını teşkil eder, bu itibarla üzerinde ehemmiyetle durulması lazım gelir.

Herkesçe bilindiği gibi aile ocağından sonra hayat ile temas ilk okullarda başlar. Genç yavrularımız her şeyi bit(l)meyen taze zekalarıyla en iyiyi ve en doğruyu milli ve insani bütün hususi kıymetlere istinad eden bir terbiye sistemi içinde burada bulunmaları iktiza (gerekmek) eder. Çocuklarımızı kalp huzuru ile ancak bu değerde bulunan müesseselere emanet edebiliriz.

Bütün bu işlerlerde öğretmene dayandığımızı ve inandığımızı biliyoruz. Evvel emirde bütün ilk okul öğretmenlerinin aynı ruh ve aynı seviyede bilgiye sahip olarak yetişmelerini sağlamalıyız.

2. sayfa

Aranan hususta mürebbi (terbiye eden) yetiştirmek için öğretmen yetiştirme teşkilatımız geliştirilmeli, zaman zaman tadilata uğrayan köy enstitüleri elde edilen tecrübelere göre, daha elverişli bir hale getirilmeli ve bu arada kadın öğretmene olan ihtiyaç göz önünde tutulmalıdır. Son zamanlarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu istikamette yol almağa başladığını bilmekteyiz. 

Bu cümleden olarak İstanbul’da ders yılı başında bir ‘öğretmen yetiştirme‘ müessesesi kurulmuştur. 

Şüphe yok ki: Öğretmenden, büyük vazife ve fedakarlık duygusu görmek isteriz. Bu hakkımızdır, fakat öğretmenin de bilhakkıyla (adamakıllı/iyice) aynı ölçüde hakları gözetilmelidir. Milli Eğitim Teşkilat Kanunu, yenileneceği ve buralara öğretmenlerin tayin ve nakil işlerini şahsi çalışmalara değer verecek surette ele alınmalı

3. sayfa

ve liyakati sabit olacak ilk okul öğretmenlerinin öğrenim kademelerinin en büyük derecesine yükselebilmek hakkı tanınmalı, merkezden başlayarak vazife sahiplerinin salahiyetleri ihtiyaca göre yeniden teşebbüs edilmelidir. Bu yoldaki kanun tasarısı bu sene içinde yüksek meclisimize takdim olunacaktır. 

4. sayfa

Memleketimizde makine ve motorlu vasıtaların adedi artmaktadır. Bunları kullanacak ve icabında tamir edecek elemanlara ihtiyacımız vardır. Teknik okullarımızda bu elemanların yetiştirilmesi için hazırlıklarda bulunulduğunu memnuniyetle kaydederim.

Kız teknik öğretim, aile hayatımızda önemli yerini almağa başlamıştır. Genç kızlarımızın ev kadını ve aynı zamanda çalışıp hayatını kazanabilecek iş kadını olarak yetişmelerini sağlayan kız teknik öğretmen kurullarının memleketimize getirdikleri iyilikler değer mahiyettedir. Bu kurulların faidelerini şümullendirmek (çevresini, etkisini, kapsamını genişletmek ve yaymak) için kendilerine belki bir vazife verebiliriz. Memleketimizde kış mevsimi yerine göre beş altı ay kadar hayat uzun sürmekte, bilhassa bu mevsimde doğu bölgemizde ki bazı kasabalarda muvasala (ulaşım) dahi kesilmektedir. 

5. sayfa

Kışın yarattığı atıl hayatı el tezgahlarıyla faal bir hale çevirmek mümkündür ve memleket okulları için çok faydalıdır. Milli Eğitim Bakanı’nın bu meseleyi ele aldığını memnuniyetle görüyoruz. Ekonomi, Ulaştırma ve Ticaret Bakanları ile de bu hususta işbirliği yapıldığı takdirde, birlikte daha emniyet ve süratle neticelendirilmesi mümkün olacaktır. Bakanların bu memleket işi için işbirliği yapmalarını takdire şayan bulurum.

6. sayfa

Üniversitelerimiz hakkındaki söyleyeceğim sözü, en değerli bir fikrin ifadesi olduğu için hürmet ve tazimle Atatürk’e bırakmak istiyorum, bu dâhi Cumhurbaşkanı 1927 senesinde Kamutay’ın (Türkiye Büyük Millet Meclisinin genel kurulu) açılış nutuklarında şöyle demiştir; “Büyük davamız en medeni ve en müreffeh millet olarak varlığını yükseltmektir”. 

Bu yalnız kurumlarında değil düşüncelerinde de temelli bir inkılap yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa bir zamanda başarmak için, fikir ve haraketi, beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu teşebbüste başarı ancak süreli bir planla ve en rasyonel tarzda çalışmakla mümkün olabilir. 

İşaret ettiğim umdeleri (ilke), Türk gençliğinin dimağında (bilinç) ve Türk milletinin şuurunda daima canlı bir halde tutmak üniversitelerimize ve yüksek okullarımıza düşen başlıca vazifedir.

Bunlar için memleket şimdilik üç büyük kültür bölgesi halinde mütalaa ederek, garb (batı) bölgesi için İstanbul

7. sayfa

Üniversitesi’nde başlanmış olan ıslahat programı daha radikal bir tarzda tatbik ederek Cumhuriyet’e cidden modern bir üniversite kazandırmak. Merkez bölgesi için Ankara Üniversitesi’ni an (kısa) zamanda kurmak lazımdır. Doğu bölgesi için Van Gölü sahilinin en güzel yerinde her şubeden ilk okulları ile ve nihayet üniversitesiyle modern bir kültür şehri yaratmak yolunda şimdiden hayata geçmelidir. Bu hayırlı teşebbüs, doğu vilayetlerimiz gençliğine bahşedeceği feyiz, cumhuriyet hükumeti için ne mutlu bir eser olacaktır.”

8. sayfa

Tahkik için bugünlerin iktidarında, programa alarak kendi lehine mal ettiği bu görüş, yeni bir fikir mütalaa ilavesine lüzum göstermeyecek kadar vazıhtır (kuşkuya yer bırakmayacak denli açık)

Vaktiyle, bu nutku müteakip Milli Eğitim Bakanı tarafından Van havalisinde tetkikatlara girişilmişti, eğitim işlerinde diğer mahallere nisbetle daha geri kalmış olan doğu bölgemizde böyle bir irfan müessesesinin kurulması için bütün müşkülane ihtimam olunması (zorluklara ramen) ve önümüzdeki bütçe yılında işe başlanmalıdır.

Üniversitelerimize gelince, İstanbul Üniversitesi’ne yardıma devam edilmeli, Ankara Üniversitesi’nin ikmaline çalışılmalıdır. Memleketin umumi sıhhat ordumuzun 

9. sayfa

icab ettirdiği aded ve liyakatta doktor yetiştirmek için tıp fakültelerimize imkan temin olunacaktır.

İkincisi ise internetten, Meclis arşivinden.

Cumhurbaşkanı Mahmut Celal Bayar / 1. Bayar Hükümeti Dönemi / 08 Kasım 1937

Güven Oylaması Münasebetiyle Yaptıkları Konuşma / 29. ve 30. sayfalar

Arkadaşlar…

Parti programımızdaki direktiflere göre, millî kültür sistemimizin inkişafına azamî önem vereceğiz.

İlköğretim her bakımdan üzerinde en çok duracağımız ve en çok ehemmiyet vereceğimiz mevzudur.

Aile ocağından sonra millî kültür ile ilk temas ilkokullarda başlıyor.

Genç vatandaş her şeyi benimseyen ve henüz temyiz kabiliyeti teessüs etmemiş olan taze zekâsı ile ancak en doğruyu, en iyiyi ve en güzeli öğretecek bir müesseseye emanet edilebilir.

İlk tahsilde alınan fena intibaları müteakiben düzeltebilecek âlî bir tahsil sistemi henüz icad edilmemiştir.

Fena bir ilköğretim fena bir hayata başlayış demektir.

Bu, genç vatandaşın karakterinin teşekkülüne mâni olur ve hattâ bozabilir, bunun içindir ki ilköğretime en çok ehemmiyet vereceğiz, en kıymetli, en iyi yetişmiş ve en kuvvetli elamanlarımızı bu işte ve bu iş için adam yetiştirmekte kullanacağız. (Alkışlar)

Bir ilkokul öğretmenini, bir yüksek okul öğretmeninden mahiyet itibarile daha az mühim bir vazife almış saymıyoruz (Alkışlar) ve kendilerinin hayatı ile ilgili refahları ve bu mühim vazifeyi başarış kabiliyetleri için gereken yardımı vermekle ilgili, onlarla en yakından alâkadar olmakta devam edeceğiz. (Bravo sesleri)

Meslekî tedrisattan bahsetmek istiyorum.

Mecburî ilköğretimin gayesi, vatandaşlara konuştukları dilin kaidelerini ve mensub oldukları milletin tarih ve rejimini öğretmek ve hayatta daha ileri adımları bakımından zarurî ilk bilgiyi kendilerine vermektir.

İlk tahsili bitirenlerin hepsini, istidad ve kabiliyetleri neden ibaret olursa olsun, üniversiteye dayanan bir mekanizma karşısında bırakmak istemiyoruz.

Çünkü bunun neticesi bir taraftan tesis ve kuvvetlendirmek istediğimiz yeni ve ileri Türkiye hayatını en zarurî elemanlarından mahrum bırakmak ve diğer taraftan yavaş yavaş memlekette bir ihtisasa varmadan sönmüş veya yarı tahsille kalmış ve yahut da bizzat ekmeğini kazanmaktan aciz sadece diplomasına dayanan bir asabî yorgunlar kafilesile karşılaşmak olur. (Bravo sesleri ve alkışlar)

Kemalist rejimde okul yalnız ‘mecburî ahkâm’ yeri değildir.

Büyük tarihimiz, büyük milletimizin her ihtisas sahasında en büyük ve en kabiliyetli adamları yetiştirmiş olduğunu gösteriyor. Bu kabiliyet bizim damarlarımızdadır.

Meslekî tedrisatın vazifesi, bu kabiliyetleri yeni hayatın her sahası için yetiştirmek, işini bilir, yaşama hevesi kırılmamış, en yüksek teşebbüs ve hayatla mücadele kabiliyetine haiz, başarıcı, dayanıklı müsbet sanatkâr ve ihtisas sahibi elemanlar yetiştirmektir. Bütün hayat ve faaliyet sahaları için bol, ayrı ayrı, meslekî tedrisat, maarifimizin bel kemiği olacaktır. (Bravo sesleri)

İlköğretim mevzuuna mütenazır olarak, her nevi meslek mekteplerine de azamî ehemmiyet verilecektir.

Unutmayınız ki, bunun klasik üniversite tahsilini ihmâl edeceğiz demek olmadığı aşikârdır.

Bilâkis bu müesseselerimizi de hakikî ilim adamı yetiştirecek şekilde ve ancak bu istidadı en mütekâmil surette gösterebilmiş olanların başarabilecekleri, çetin ve fevkalâde disiplinli ilim müesseseleri halinde yükseltmek için mesaimize devam edeceğiz. (Bravo sesleri)

İlâve tesis edilecek fakülteler hazırlayarak Ankara Üniversitesini kuracağız.

Ortaokullara ve liselere layık olan büyük ehemmiyeti vermekte de devam edeceğiz.

Şef’in işaretleri doğrultusunda, doğu bölgemize birer kültür merkezi esaslarını kurmağa başlıyacağız.

Millî kültür bakımından büyük önemi olan ve Şef’in ilim ve kültür sahasında en büyük âbidelerinden biri olarak daima yükselecek bulunan, tarih ve dil araştırmalarımıza, tabii ki bunlarla alâkadar tüm işlere, hususî ehemmiyet vermeğe devam edeceğiz. (Alkışlar)

İyi ve çok eğitmen, öğretmen yetiştirmeğe bilhassa kıymet vereceğiz.

Avrupa’nın tanınmış ilim ve sanat merkezlerine talebe göndermeğe de devam edeceğiz, lüzumlu görülecek ilim ve teknik şubelerimiz için kıymetli mütehassıslar da getirteceğiz; bu suretle muhtelif sahalardaki millî elaman ihtiyaçlarımızı teminini hem iyileştirmeye hem de hızlandırmaya çalışacağız.

Bütün devlet okullarının nicelik itibar ile olduğu kadar, teçhizat ve hatta keyfiyet itibarı ile de en yüksek derecelere ulaştırılması hedefimizdir.

Millî sahnelerimiz, Türk kültürünün mâkesi (yansıması), güzel dilimizin en iyi şekilde telâffuzu ve en bediî tarzda ifadesini yayan birer sanat kaynağı olarak ele alınacaktır. Bunda modern ve teknik vasıtalarına ehemmiyet vereceğiz.

Güzel Sanatlar Akademisi’nin bu gün başlanmış olan ıslahatını devam ettireceğiz.

Millî kültür kadrosu içinde mütalaasını zarurî gördüğümüz sporu, sadece profesyonel şampiyon yetiştirmek için istemiyoruz. (Bravo sesleri)

Spor, okullarımız gibi, sahnelerimiz gibi, millî kültürümüzün bir cüzüdür. Büyük gayemizdir.

Türk vatandaşını fikir ve düşünce itibarile kuvvetli, vücud itibarile kuvvetli ve tam sıhhatli, seciyeli, gürbüz ve en mühimi güzel insan olarak yetiştirmektir.

Nasıl ki memleketimizde okumak yazmak bilmeyen tek vatandaşın kalmasını istemiyorsak, sevdiği ve bütün hayatınca tatbik edeceği lâakal (en azından) bir sporu olmayan vatandaş da kalmamalıdır. (Bravo sesleri ve alkışlar)

Salim bir kafa ancak sağlam bir vücudda olabilir sözü, bir Türk atasözüdür. Yine bu mülâhaza iledir ki, bütün vatandaşlarımızda verim kudretini muhafaza hatta artırma için, muntazam çalışma zamanlaması yanısıra, hafta ve yıl tatillerinden muntazam istifade ve muhteşem seyahatler zevkinin inkişafına taraftarız. (Bravo sesleri ve ayakta alkışlar)

Sporu bir merkeze bağlayıp teşkilâtlandırmak ve muhtelif spor teşekkül ve hareketlerini o vasıta ile idare etmek için yüksek huzurunuza bir kanun lâyihasile geleceğiz.